Bağdat Caddesi, Kadıköy/İSTANBUL

GenelFarkındalık ve Otomatik Pilot

Belce İnanç

Farkındalık ve Otomatik Pilot

           Bir arabayı bazen ne yaptığımızın, nereye gittiğimizin ve hatta yolun nasıl olduğunun bile farkında olmadan kilometrelerce otomatik pilotta sürebiliriz. Tıpkı hayatımızda da olduğu gibi… Çoğu zaman fiziken ‘ şimdi ve burada ‘ olsak bile, aslında zihnimiz çoğu zaman ondan kilometrelerce uzakta olur; ya geçmişte, ya da gelecekte…

            Hayatımızı otomatik pilotta yaşadığımızda zihnimizden geçen düşünceler, yaşadığımız olaylar, hissettiğimiz duygular ve bedensel duyumlarımız birbirlerine karışıp kötüleşen ruh haline yol açabilir. Çünkü tüm bu farklı duyumlar iç içe geçmiş ve çözülemez gibi görünürler. Kendimizi o an çok ‘ farkında ‘ gibi hissetsek de, aslında çoğu zaman farkında değilizdir. Sadece o karışıklığa kendimizi kaptırmışızdır.

           Bu yaşadığımızı bir bardak su ve suyun içindeki kum taneciklerine benzetebiliriz. Nasıl mı? Bardaktaki suyu karıştırdığımız zaman kum taneleri savrulmaya ve su bulanıklaşmaya başlar, suyu ve kumu birbirinden ayırt etmek zorlaşır. Olumsuz bir şey yaşadığımızda da zihnimiz aynı savrulan kumlar haline gelir. Etrafı berrak bir şekilde görememeye başlarız, çünkü tüm duyumlarımız iç içe geçmiş durumdadır ve birbirinden ayırt etmemiz zorlaşır. O an duyduğumuz öfke, üzüntü veya incinme otomatik pilotta olmanın etkisiyle farklı tepkiler vermemize yol açabilir. Bir yandan zihnimizden ardı arkası kesilmeyen düşünceler geçer, ve tüm bu karışmış duyumlar bizi daha kötü bir ruh haline sürükler.

           Tam bu noktada, her şeyin birbirine karıştığı yerde, Mindfulness bize otomatik pilottan çıkıp, ‘ fark etme ‘ becerisini kazandırmayı hedefler ve bize ‘ durmamız ‘ gerektiğini hatırlatır. Tıpkı kum tanelerinin suyun altına çökmesine izin vermek gibi, çünkü kum taneleri alta çöktüğü zaman su berraklaşır ve her yer artık daha net bir şekilde gözükür. Tam olarak mindfulness anlayışı da bize bu beceriyi kazandırmayı hedefler.

           Çoğu zaman duygularımızı ve düşüncelerimizi kabul etmeyip, onlardan uzaklaşmayı, hatta bazen kurtulmayı isteriz ve kendimize genellikle ‘ Neden? ‘ sorusunu sorarız. Örneğin; ‘ Neden şu an üzgün hissediyorum? ‘, ‘ Neden şu an zihnimden bu düşünceler geçiyor? ‘ gibi sorular yöneltiriz. Ancak Mindfulness’ta sadece iki soru vardır; bunlar‘ Ne? ‘ ve ‘ Nasıl? ‘ sorularıdır. Olumsuz bir duygu veya düşünceyle karşılaştığınız zaman kendinize ‘ Neden? ‘ soruları yerine şu soruları yöneltebilirsiniz; ‘ Bu deneyimlediğim nedir? ‘, ‘ Şu anda nasıl hissediyorum? ‘. Bu ve buna benzer sorular problemlerden kaçınma veya problemlere aşırı tepki verme davranışlarımızı engelleyerek durmamızı ve fark etmemizi sağlar. Çünkü Mindfulness anlayışında önemli olan deneyimimizden uzaklaşmak değil, deneyimimizin farkında olmak ve ondan daha fazla haberdar olmaktır.

           Özetlemek gerekirse, mindfulness bize otomatik pilottan çıkıp yaşadığımız anı fark etme becerisini kazandırmayı hedefler. Konsantrasyonumuzu kaybetsek bile dağılan zihnimizi fark etmeyi ve olumsuzları kabul edip devam edebilmeyi öğretir. Zihnimizin dağıldığı zaman bedenimiz ve nefesimizle nazikçe tekrar şimdi ve buraya dönebilmeyi sağlar. Ancak her şeyden de önemlisi, Mindfulness bize istenmeyen duygu, düşünce ve davranışlarla savaşmayı değil, onları kabul edip onlarla birlikte yürümeyi öğretir.

Bir sorunuz mu var?